Yetişkinlik Ve Ebeveynlik
SÖYLESENE ERGEN OLAN KİM?
Ergenlik nedir sorusu üzerine birçok tanım yapılmıştır. Ergenlik tanımı kültürden kültüre göre değişim göstermektedir. Kısaca tanımlayacak olursak da çocukluk ile yetişkinlik arasında gerçekleşen bir geçiş evresi diyebiliriz.
Genç bu dönemde bir aile grubunun parçası olmaktan bir arkadaş grubunun parçası olmaya ve bir yetişkin olarak tek başına ayakta durmaya geçiş yapar. Bu geçiş evresi içerisinde, derece derece değişim ve dönüşümü barındırır.
Bazı kültürlerde çocukların tıpkı yetişkinler gibi davranmaları beklenmektedir. Bu tarz kültürlerde çocukluktan yetişkinliğe atılan bu adım zorlu ve karmaşa içerisinde olabilir. Genç, bu zorlukla başa çıkamadığı zamanlar da olumsuz olarak psikolojik, duygusal ve hatta biyolojik sonuçlarla karşılaşması yüksek bir olasılıktır.
Yıllar öncesinde yazılan “Andersen Masalları” gençlerde gerçekleşen bu değişim ve dönüşümü şu şekilde dile getirmiştir;
“Annem giysilerimi paketledi. Sonunda evden ayrılacağım öğleden sonra gelmişti… Ağlayarak boynuma sarıldı. Sözcükleri kekeliyordu. Çok güzel bir öğleden sonra idi, kısa sürede bu üzüntüyü unuttum. Yeni gördüğüm şeylerin mutluluğunu yaşar oldum.
Ama çok geçmeden ne kadar yalnız olduğumu, Tanrıdan başkasının yanımda olmadığını fark ettim…
Adım attığım bu yeni dünyada her şey bana çok yabancı idi.”
Görüldüğü üzere geçmişte yazılan masalda da dile getirildiği gibi çocukluktan yetişkinliğe atılan bu adım genci uyum sağlamasında oldukça zorlamaktadır.
Gençlere her baktığımızda gördüğümüz şey çoğu zaman geçmiş ve gelecek arasındaki bir köprüdür. Çünkü onlara her baktığımızda kendimizi izleriz ve geçirdiğimiz bu evreyi görürüz. Conger de bu durumu şu şekilde dile getirmiştir:
“Gençlere baktığımızda aynada kendi arzularımızı, ümitlerimizi, doyumlarımızı, donakalımlarımızı, korkularımızı ve hayal kırıklıklarımızı izleriz.”
Bu durumdan yola çıkarak çoğu ailenin aklında şu soru vardır.
Bizim zamanımızda ergenlik mi vardı?
“Ah o eski ergenlikler bizde ergenlik döneminden geçtik anne babamız ne derse o olurdu bir çıt dahi çıkmazdı evimizde var mıydık yoksa yok mu belli bile değildi” ya da “söz hakkı mı o da ne anne babanın lafı üzerine laf mı söylenirdi hiç.
Hatta annemiz bile babamız ne derse onu yapardı o bile konuşmazdı babamızın yanında” diye başlayan cümlelere alışkın olmalıyız. Z kuşağı ebeveynleri aslında değişime ayak uydurmayı seven, araştırmayı bilen, daha anlayışlı ve daha özenli davranmaktadırlar.
Gel gelelim arada kuşak farkı olsa bile “bunun zamanında ben hiç böyle değildim anne baba sözü dinlerdim” bu ve bunun gibi ebeveynlerin kafalarında bitmek bilmeyen cümlelere rast geliriz ya kendi yakın çevremizde ya da gelen velilerimizde. Aslında bu cümleler eskiye özlem mi yoksa ebeveynlerin yaşayamadığı duygularının bir karşılığını bulmak mı elbette ki bilinmez.
Ergeni ergenliği ile bıraksak sadece şefkatle yaklaşıp onlar için gerçek bir dinleyici olsak aslında onlar kendi yollarını çizip nasıl ilerleyeceklerini biliyorlar sadece kafalarındaki yumağın açılması için biraz zamana ihtiyaçları var. O zaman da aslında ebeveynlerin içindeki çocukta ve onların bakış açılarında mevcut.
Bunu nasıl yapacağız diye soracak olursanız da, “geçecek bunların hepsini bende yaşadım” şeklinde kullanılan bir cümle değil de “biraz zor bir süreç sende istersen sana her konuda destek vermeye hazırım.” ya da odası dağınık gençlerin odasında istediğini bulamadığında ebeveyni tarafından “nereye koyduysan oradadır odan gibi aklında beş karış havada” şeklinde değil de “son zamanlarda odan biraz dağınık istersen birlikte toplayabiliriz hem aradığın şeyi de bulmuş olursun.” şeklinde ben dili kullanılmış empati yüklü cümleler kurulmaya özen gösterilmelidir.
Şimdi sevgili ebeveynlere sormak istiyorum değişen şey çocuklarınız mı yoksa değişmesini istemediğiniz kendi çocukluğunuz mu?
Yazar
Gülşah KILINÇ EROĞLU
08.11.2021Test Açıklama